Gündem Dışı hangi kanalda ?

Gündem Dışı Hangi Kanalda? Siyaset Biliminin Merceğinden Bir Analiz

Güç, iktidar ve toplumsal düzen… Bu üç kavram, siyaset biliminin kalbinde atar. Fakat modern çağda bu kalp yalnızca meclis kürsülerinde değil, medya ekranlarında da atıyor. “Gündem Dışı hangi kanalda?” sorusu bu bağlamda yalnızca bir televizyon sorgusu değil; aynı zamanda bir siyasal temsiliyet, ideolojik çerçeve ve vatandaşlık bilincinin nerede inşa edildiğinin sorusudur.

Medya, İktidarın Görünmez Eli mi?

Siyaset bilimi açısından iktidar, yalnızca devletin elinde bulunan bir araç değildir; aynı zamanda gündemi belirleyen, neyin konuşulacağını ve neyin görmezden gelineceğini şekillendiren bir mekanizmadır. Bu nedenle “Gündem Dışı hangi kanalda?” sorusu, “Kimin sesi duyuluyor?” ve “Kimin sesi bastırılıyor?” gibi derin soruların önünü açar. İktidarın medya üzerindeki etkisi, yalnızca içerik üretimiyle değil, algı yönetimi ve bilgi manipülasyonu ile de ilgilidir.

Medya, siyasal gücün “yumuşak kolu” olarak, vatandaşın neyi bilip neyi bilmeyeceğini belirler. “Gündem Dışı” gibi programlar, bazen bu görünmez sınırların dışında kalmaya çalışsa da, kurumsal yapılar ve ideolojik çerçeveler tarafından şekillendirilir. Bu durumda, gerçekten “gündem dışı” olabilir mi?

Kurumlar, İdeoloji ve Vatandaşlık: Görünmeyen Bir Üçgen

Siyasal sistemlerin işleyişinde kurumlar yalnızca bürokratik yapılar değil, aynı zamanda ideolojik yeniden üretim merkezleridir. Medya da bu kurumlar arasında özel bir yere sahiptir. “Gündem Dışı” adlı bir programın hangi kanalda yayımlandığı, aynı zamanda hangi ideolojik eksene yaslandığını da gösterir.

Bir siyaset bilimci gözüyle baktığımızda, her kanalın kendi “vatandaşlık modeli”ni sunduğunu görürüz. Kimi kanallar vatandaşlığı itaat üzerinden tanımlar, kimi ise katılım üzerinden. Bu noktada, medya yalnızca haber değil, aynı zamanda kimlik de inşa eder. O halde şu soruyu sormalı mıyız: “Biz izlediğimiz kanallarla kime dönüşüyoruz?”

Erkek Stratejisi ve Kadın Katılımı: Güç İlişkilerinde Cinsiyet Boyutu

Siyaset bilimi, yalnızca devlet ve kurumlarla ilgilenmez; aynı zamanda güç ilişkilerinin cinsiyet boyutunu da inceler. “Gündem Dışı” tartışmalarında erkeklerin genellikle stratejik, sonuç odaklı ve güç merkezli yaklaştığını; kadınların ise demokratik katılım, diyalog ve toplumsal etkileşim ekseninde hareket ettiğini gözlemleriz.

Bu fark, medya dilinde de görünür: Erkek yorumcular “nasıl kazanırız?” sorusunu sorarken, kadın yorumcular “nasıl birlikte yaşarız?” sorusunu öne çıkarır. Bu ayrım, siyasetin doğasında var olan rekabetçi güç ile katılımcı eşitlik anlayışı arasındaki gerilimi temsil eder.

İktidarın Gölgesinde Gündem Dışı Olmak Mümkün mü?

Gündem belirleme, siyaset biliminin en kritik tartışma alanlarından biridir. Gündem Dışı gibi programlar, bazen iktidarın gölgesinde, bazen onun dışında, “özgür tartışma alanı” iddiasıyla var olur. Fakat şu soruyu sormadan geçemeyiz: “Bir program gerçekten gündem dışı olabilir mi, yoksa sadece yeni bir gündemin üretim aracı mıdır?”

Bu noktada, siyaset bilimi bize “hiçbir söylem masum değildir” der. Medya programları, ister muhalif ister iktidar yanlısı olsun, bir dil politikası yürütür. Kullanılan kavramlar, seçilen konuklar, hatta arka plandaki müzik bile bir ideolojik tercih taşır.

Vatandaşın Sesi: Sessiz Katılım mı, Aktif Duruş mu?

“Gündem Dışı hangi kanalda?” sorusu, aynı zamanda vatandaşın hangi sesle özdeşleştiğini de sorar. Medya tüketimi, günümüzde politik katılımın en yaygın biçimlerinden biri haline gelmiştir. Ancak izlemek, konuşmak mıdır? Sessiz bir izleyici olmak, aktif bir yurttaşlık biçimi midir?

Bu sorular, siyasal bilinçlenmenin temelini oluşturur. Çünkü izlenen kanal, yalnızca bilgi değil, aynı zamanda kimlik üretir. Bir kanalı seçmek, aslında bir dünya görüşünü tercih etmektir.

Sonuç: Gündem Dışı Olmak, Aslında En Gündemli Eylem

Sonuç olarak, “Gündem Dışı hangi kanalda?” sorusu, teknik bir bilgi arayışı olmaktan çok daha fazlasıdır. Bu soru, iktidar, kurum, ideoloji ve vatandaşlık arasındaki görünmez ilişkileri ifşa eder. Gerçekten gündem dışı olabilmek, yalnızca ekran karşısında değil, düşünsel düzlemde de mümkün olabilir mi?

Belki de en doğru soru şu olmalı: “Gündem dışı olduğumuzu sanırken, aslında hangi gündemin parçası oluyoruz?”