Kalsit Nasıl Ayırt Edilir? (Küresel ve Yerel Bakışların Kristal Dansı) Bazı insanlar bir taşı eline alınca sadece “güzel parlıyor” der, bazılarıysa o taşın enerjisini, geçmişini, hatta geleceğini hisseder. Ben de her iki tarafa da biraz yakın olanlardanım. Bugün birlikte, kalsitin nasıl ayırt edileceğini sadece jeolojik değil, kültürel ve toplumsal bir perspektiften inceleyeceğiz. Çünkü bir taş, sadece kimyasal bir yapı değil; aynı zamanda insanlık tarihinin sessiz tanığıdır. Kalsit Nedir ve Neden Bu Kadar Özel? Kalsit, kalsiyum karbonattan (CaCO₃) oluşan, doğada çok yaygın ama bir o kadar da “kendine has” bir mineraldir. Onu özel kılan şey, ışığı ikiye kırma özelliği — yani…
8 YorumKategori: Makaleler
Gözlükçü Açmak Ne Kadar? Kültür, Kimlik ve Görmenin Antropolojisi Bir antropolog olarak her toplumda ilgimi çeken şey, insanların dünyayı nasıl “gördüğüdür.” Görmek yalnızca bir biyolojik eylem değil; aynı zamanda kültürel bir anlam taşıyıcısıdır. Her toplum, görme biçimlerini kendi ritüelleri, sembolleri ve değerleriyle şekillendirir. Gözlükçü açmak da bu anlamda yalnızca bir iş girişimi değil, görme kültürünün somut bir ifadesidir. Peki bir gözlükçü açmak, ekonomik bir yatırımın ötesinde nasıl bir kültürel eylemdir? Ve bu eylemin maliyeti yalnızca parayla mı ölçülür? Bir İşletmeden Fazlası: Gözlükçülüğün Kültürel Temelleri Her toplum, gözlük kullanımına ve görme sağlığına kendi değer sistemi içinde yaklaşır. Gözlükçü açmak bu değerlerin…
Yorum BırakGurur Nedir Felsefe? Psikolojinin Işığında Bir Duygunun Derin Anatomisi Bir psikolog olarak insan davranışlarını gözlemlerken en karmaşık duygulardan biriyle sıkça karşılaşırım: gurur. Kimi zaman başarıdan doğan bir sıcaklık, kimi zaman ilişkileri soğutan bir duvar… Gurur, insan benliğinin hem koruyucusu hem de sınayıcısıdır. Felsefe onu “benliğin kendini bilme” hâli olarak görürken, psikoloji gururu bilişsel, duygusal ve sosyal düzeylerde bir denge arayışı olarak yorumlar. O hâlde, soralım: Gurur nedir? Ve neden bazen bizi yüceltirken bazen düşürür? Gururun Felsefi Kökeni: Benlik, Değer ve Varoluş Felsefi açıdan gurur, insanın kendine verdiği değerin bilince taşınmasıdır. Antik Yunan’da “hybris” yani ölçüsüz gurur, insanın tanrılara meydan okuması…
8 YorumGurbetteyim Ne Demek? Bir Antropoloğun Kültür, Kimlik ve Aidiyet Üzerine Yolculuğu Bir Antropoloğun Girişi: Kültürlerin Arasında Kaybolmak Kültürlerin çeşitliliğini merak eden bir antropolog olarak, “gurbetteyim” cümlesini duyduğumda aklıma yalnızca coğrafi bir uzaklık değil, insanın kendi kültürel kimliğinden geçici olarak kopuşu gelir. Bir bireyin “gurbetteyim” deyişi, aslında bir kültürel duruşun, bir ritüel geçişin ifadesidir. Bu ifade, yersizleşmenin değil, yeniden kök salmanın hikâyesidir. Antropolojik olarak “gurbette olmak”, yalnızca bir yer değiştirmek değil, bir kimlik dönüşümü yaşamaktır. Her göç, her ayrılık, her yeni başlangıç, kültürün içindeki sembolleri ve anlamları yeniden üretir. O hâlde soralım: “Gurbetteyim” derken, gerçekten neredeyiz? Ritüellerin Dili: Ayrılıktan Yeniden Doğuma…
8 YorumGramer Konuları Nelerdir? Temel Kavramlar ve Günümüz Tartışmaları Dil, insanların birbirleriyle iletişim kurmasının en önemli aracıdır. Dilin doğru bir şekilde kullanılması, anlaşılabilirliği ve etkili iletişimi sağlamada kritik bir rol oynar. Ancak, dilin bu doğru kullanımını sağlamak için bazı kurallar ve yapılar gereklidir. Bu kurallara gramer denir. Gramer, dilin yapı taşlarını ve bu yapıların nasıl bir araya geldiğini belirleyen kurallar bütünüdür. Peki, gramer konuları nelerdir ve bu konuların tarihsel gelişimi nedir? Bu yazıda, gramerin temel bileşenlerini ve günümüzdeki akademik tartışmalarını ele alacağız. Gramerin Temel Konuları Gramer, birçok farklı konuyu içerir ve bu konular, dilin doğru kullanımı için birbirini tamamlar. İşte gramerin…
Yorum BırakGediz Grabeni: Doğanın Derin Yarığına Düşünsel Bir Bakış Felsefenin Eşiğinde: Bir Yarığın Düşüncesi Bir filozof, Gediz Grabeni’ne baktığında yalnızca bir coğrafi oluşumu görmez; o, varoluşun çatlağını, dünyanın kendi içine açılan bir yarığını görür. Gediz Grabeni, Batı Anadolu’nun kalbinde, yer kabuğunun gerilmesiyle oluşmuş bir çöküntü alanıdır. Ancak bu jeolojik gerçeklik, insanın düşünsel alanında da derin yankılar uyandırır. Çünkü her “graben” —her çöküntü— varlığın kendi üzerine eğilmesinin, sınırların sorgulanmasının bir metaforudur. Epistemolojik Derinlik: Bilmenin Sarsıldığı Nokta Bir graben, bilginin zeminini sorgulatır. Biz, yeryüzünün sağlam olduğunu varsayarız; oysa Gediz Grabeni, bu varsayımın altını oyar. Epistemoloji açısından bu, insanın “bildiğini sandığı” şeylerin altındaki oynak…
Yorum BırakHat Sanatçılarına Ne Ad Verilir? “Hattat” Etiketinin Gölgeleri ve Gerçekleri Net konuşacağım: “Hattat” unvanını bir kutsal mühür gibi her şeyin üstüne yapıştırıp meseleyi bitirdiğimizi sanıyoruz. Oysa Hat sanatçılarına ne ad verilir? sorusu, sadece bir terminoloji tartışması değil; güç, gelenek, erişilebilirlik ve hatta pazarlama politikası meselesi. Eğer isimler kaderse, bu kaderi kim yazıyor? Gelin, bu sorunun konforlu cevaplarını biraz rahatsız edelim. “Hattat doğru ama tek doğru değil; unvan, pratik ve bağlamla birlikte anlam kazanır.” “Hattat” mı “Kaligraf” mı: Kavramların Sessiz Savaşı Geleneksel İslam hat mekteplerinden gelen sanatçılara “hattat” denir. Latin harfleriyle, deneysel kompozisyonlarla çalışanlara çoğu zaman “kaligraf” ya da “kaligrafi sanatçısı”…
Yorum BırakHer Şeyi Yiyen Hayvan Nedir? Ekonominin Açgözlü Dengesizliği Bir ekonomist için dünya, sonsuz isteklerle sınırlı kaynaklar arasındaki çatışmanın sahnesidir. “Her şeyi yiyen hayvan nedir?” sorusu, yüzeyde biyolojik bir merak gibi görünür; ama derine inildiğinde, modern ekonomilerin açgözlü yapısına, tüketim alışkanlıklarına ve sistemsel dengesizliklerine dair güçlü bir metafordur. Her şeyi yiyen hayvan, aslında ekonominin kendisidir: Durmadan tüketen, büyümek isteyen, ama kendi kaynaklarını yiyerek kendi varlığını tehdit eden bir organizma. Kaynakların Sınırlılığı: Tüketimin Anatomisi Ekonomi bilimi, kıt kaynakların etkin kullanımını inceler. Ancak çağımızın piyasa sistemleri, tüketimi bir erdem hâline getirerek bu kıtlığı unutturur. “Her şeyi yiyen hayvan” tam da bu paradoksu temsil…
Yorum BırakGöbeklitepe Altında Ne Var? Tarihin Katmanlarında Bir Yolculuk Bir tarihçi olarak geçmişe bakmak, yalnızca eski taşlara değil, insanlığın ortak hafızasına dokunmaktır. “Göbeklitepe altında ne var?” sorusu, yüzeyde arkeolojik bir merak gibi görünür; ancak aslında bu soru, insanın kim olduğunu, nasıl dönüştüğünü ve neden hâlâ arayışta olduğunu sorgulayan derin bir çağrıdır. Bu yazıda, Göbeklitepe’nin yalnızca fiziksel katmanlarını değil, aynı zamanda tarihsel süreçleri, kırılma noktalarını ve toplumsal dönüşümleri birlikte inceleyeceğiz. — 1. Tarihin En Eski Tapınağı: Göbeklitepe’nin Sessiz Tanıklığı Şanlıurfa’nın taş topraklarında yükselen Göbeklitepe, bilinen tüm uygarlık tarihini yeniden yazdıran bir keşif oldu. M.Ö. 10.000 yılına tarihlenen bu kutsal alan, tarımın, yazının…
8 YorumTarla İmara Açılınca Yüzde Kaçı Gider? Eşitlik, Adalet ve Toplumsal Dönüşümün Hikâyesi Kimi zaman bir köy yolundan geçerken yemyeşil bir tarlanın yerini beton binalara bıraktığını görürüz. “Eskiden burada mısır tarlası vardı,” der biri, bir diğeri ise “Artık burada yaşam var.” İmar, sadece toprağın değil, insanların da kaderini değiştirir. Ama bu değişim her zaman eşit mi olur? İşte tam da bu sorunun kalbinde, “tarla imara açılınca yüzde kaçı gider?” meselesi durur. Bir Kadının Gözünden: Emeğin Toprağa Karıştığı Hikâye Ayfer Hanım, yıllarca ailesinin tarlasında çalıştı. Yazın sıcağında elleriyle ektiği buğdayın her tanesi onun emeğini taşırdı. Fakat bir gün belediyeden bir yazı geldi:…
6 Yorum